11 Nisan 2009 Cumartesi

derin ve mavi

bir kargaşanın ortasındayım.söylentiler,söylenceler hep art arda.neyim? nasılım? nereye aitim? ne tarafa koşsam,o tarafa yüreğim.. onlarca ses kulağımda anlaşılır anlaşılmaz. bir heyecan bir suskunluk anlatılır, anlatılmaz. bir de mavi yapraklardan oluşan bir defter yüreğim.yırtmadım hiçbir sayfasını en başından beri.ne varsa sana ait yüreğimin en ücra köşesinde sakladım.

bir deniz sıcaklığında yaşadım sevdanı.belki yansıtıldı belki tam tersi.sevinç bir aradaydı,hüzün bir arada.sevinç ve hüzünlerimle bir deniz sıcaklığında.

bir deniz durgunluğunda seyrettim yüzünü.bakışlar,ifadeler kimi zaman coşkulu, kimi zatan suskun.bir bakış bir ömür gibi.bir bakış bir deniz durgunluğunda.

bir deniz coşkusunda buldum kendimi.bütün özneler birleşti birbiri ardına.bir fırtına koptu ansızın,derken duruldu kargaşasında.bir mavi yağmur başladı ardından ve heryer yüreğin gibi.bütün sokaklar maviye boyandı ve yırtmadım hiçbir sayfasını yüreğimin,bir yağmur coşkusunda.

bir deniz mavisi ve derinliğinde yaşadım seni. sığ olmadım hiçbir zaman. ne kadar çektimse küreklerimi enginlere, o kadar yordum ve yoğurdum kendimi. sana dair ne varsa alıp götürdüm sandalımın bir köşesinde,sırf yüreklerimiz sığ olmasın diye.şimdi uzağındayım o koskoca mavi ve denizimden. ama biliyorum ki yüreğindeyim.işte sahip olduğum en güzel ''mavi ve derinlikteyim''...


eren ergül
nisan 2009

3 Nisan 2009 Cuma

olduğum yerde kalıyorum

yüreğimden geriye kalan enkazların arasında dolaşıyorum
her yer toz duman.
yıkılmış duvarlarımın altından sana ait olan anılarımı toplarken
siyah beyaz bir fotoğraf buluyorum
bir kenarı yanmış sevdasında
diğer kenarı zamana inat inceden yırtık.
elime alıyorum ardından
bakıyorum büyük bir özlemle
gözleri sen
dudakları sen
saçları sen oluveriyor
bir ifade beliriyor yüzümde
gözlerim ağlıyor.
yüreğimden geriye kalan enkazların arasında dolaşıyorum
her yer toz duman.
bir sen
ve bir ben oluyorum
ve sonra
olduğum yerde kalıyorum


eren ergül
nisan 2009

2 Nisan 2009 Perşembe

SIZI SIZI'n SIZI'm

kendimi içimden çıkartıp karşıma oturtuyorum.
ne eksik ne fazla
ne görüyorsam bir karakalemle kendimi çiziyorum
bir yanım pişmanlıklarıma üşürken
bir yanım benliğime yanıyor.
ardından tebessümlerim
bir çocuk yerine koyup kendimi.yazmak istiyorum beni tüm saflığımla
oysa kendimi çiziyorum umarsızca,her yanım kara
sensizliğinde gözlerini ve saçlarını usumda taşımak dindirmiyor özlemimi.
sen ol
hep ol
benle ol istiyorum.
çok yakınken yüreğime,karanlığın arkasından uzaklığını yaşamak istemiyorum.
ellerim kanıyor
çok üzgünüm...
sonra yüzleri ve kokuları sana benzeyen insanlar görüyorum
gözlerime bakıp yanımdan geçiyorlar
yılmadan
usanmadan hatırlatıyorlar yüzünü günün her vakti
sıkılmış ve bunalmışlığımın
ve senden kalan bir sevdanın ardından koşarken sen,sesim titremeye başlıyor
neye bürünüyorum o anda yada hangi halimden kaçıyorum?
çözemiyorum.
sırtıma saplanan bir bıçak gibi acıtıyor canımı sensizlik.
yaşanmışlığımız bize ağlayan yanını gösteriyor,alaylı bir tebessümle
yüreğimiz şerha şerha yarılırken
yalancı tebessümlerle kendimizi avutmaya başlıyoruz
oysa en iyi yaptığımız şeyi tekrarlıyoruz
sadece
kendimizi kandırıyoruz


eren ergül
mart 2009