8 Şubat 2011 Salı

YOKLUĞUN (babama)

Yoklugun...
Bir anda,kafatasımı delip beynime saplanan bir kurşun gibi acı verir ve düşer zihnimin tam ortasına.Ağlayan bir yüzün sahnesine varmadan yüzüm,iyice bak yüzüme.önce kaşlar ve dudaklar kırışır.kirpiklerin arasından henüz sıyrılmamış yaşlar doldurur bardağın son damlasını.keskin bir sızı sarar burnunu.yanakların titremeye başlar.eller neye dokunduğunu bilmeden,yakınlaşır boşluğa.teninse ayaza sarılmış gibi olur.
Yokluğun...

Yokluğun...
Ben senden çok zaman önce geldim bu sevdaya.ayak basılmamış hiçbir yer bırakmadım yüreğinde.en ücra köşesindeki tüm korkularına dokundum usulca,benden korkmasın diye.oysa ne çok isterdim tüm hüzünlerinin bir güle dönüşmesini.üzgünüm.
Yokluğun...

Yokluğun...
Dur! gitme kalabalığımdan,yalnızlığımda kal.sevdadan öte yol yok.beride durma.vazgeçmedim daha,hala yanındayım umudun.büyütmez bu içimdeki çocuğu.
Yoklugun...

Yoklugun...
Sen kendini alıp,senden götürdüğünde,ben yalnız bıraktığın sensizliğine sarıldım.bir bir sardım yaralarını.geride bıraktığın enkazlarının tozlarını süpürdüm,tüm yıkılmış duvarlarını üst üste koyup,kırılmış kapılarını tekrar tamir ettim,belki yine içeri girmeme izin verirsin diye.bu gece,sen kendini alıp,benden gütürdüğünde,ben yalnız bıraktığın sensizliğine sarılıp, enkazlarının arasında uyudum.sabah kalkıp gördüğüm,
Yokluğun...

Yokluğun...
hani sen gittin ya,hani toprağa karışıp bir fidan gibi,bir çiçek gibi doğup dallarını bana uzattın ya... o andan itibaren gözümün önünde bir perde gibi kaldı yüzün.sanki öncesi yok,sonrası yok,gelip gitmişliğin yok.sadece küçük bir an,küçük bir anı gibi. gözümün önünde bir perde gibi yüzün,yoruldum be baba.hadi kalkta uzat ellerini,hadi kalkta uzat avuçlarında bana yüreğini.bana kalan... senden artan sevda kırıntılarınla doyurmakmış yüreğimi.
Yokluğun...

eren ergül
şubat 2011

Hiç yorum yok: